KURUMSAL
- TÜM BAĞIŞLAR SAYFASI
- KURBAN FAALİYETLERİ
- ONLİNE SADAKA VER
- EĞİTİM FAALİYETLERİ
- RAMAZAN FAALİYETLERİ
- KIÅž YARDIMLARI
- AFRİKA EKMEK YARDIMI
- AFRİKA SU KUYUSU
- ARAKAN KAMPLARI SUKUYUSU
- AFRİKA YEMEK YARDIMI
- MARKET KARTI YARDIMI
- AFRİKA ÇOCUK SEVİNDİRME
- ÇOCUKLAR MUTLU OLSUN
- AFRİKA SÜT KEÇİSİ
- PROJELER
- FAALİYETLERİMİZ

‘SavaÅŸ ve çocuk’ dendiÄŸinde ÅŸimdilerde çoÄŸumuzun aklına Aylan bebeÄŸin ailesiyle çıktığı yaÅŸamak için olan yolculuÄŸunun Ege denizinde boÄŸularak son bulması ve cansız bedeninin sahile vurarak bunun basın aracılığı ile dünyaya gösterilmesi olayı geliyor. Fakat birkaç tarafsız tarih kitabı çok derin deÄŸil yüzeysel de olsa karıştırıldığında benzer olayların acıların yakın coÄŸrafyamızın neredeyse kaderi olduÄŸunu görürüz. Bu unutturulan hikayelerden birkaçını duyurarak Merhum Mehmet Akif’in ‘elemim bir yüreÄŸin karı deÄŸil’ sözünden istifade yüreÄŸimizdeki ağırlık hafifler belki …
Ahmet Yavuz Bey'in editörlüÄŸünü yaptığı İşgal, Göç ve Muhacirlik adlı eserde savaşın çocuklara yaptığı korkunçluklar üzerine önemli bölümler bulunuyor:
GümüÅŸhane’den Osmanlı ordusu çekilirken…
“Henüz Ruslar GümüÅŸhane’ye gelmeden sokak sokak tellal ilanlarıyla çocuklar toplanmıştı. Yeni doÄŸan çocuklardan 15 yaşına kadar olan ve aileleri tarafından ayak bağı olarak görülen bu çocuklar Erzincan Yetimhanesine gönderilmiÅŸlerdi. Çocuklar aileleri tarafından daha sonra alınmak emeliyle teslim edilmiÅŸlerdi”
Ailesi tarafından Erzincan Yetimhanesi’ne gönderilmesi için teslim edilenlerden birisi 1910 doÄŸumlu Mustafa kızı Rahime Hanım’dır. Rahime Hanım, 1916 Haziran ayında abisiyle birlikte babasının kendisini terk etmesini ÅŸöyle anlatmıştır:
“…Annemin bana sarılırken utancından başını öteye çevirerek akıttığı gözyaÅŸlarını hiç unutmadım… Annem bizlerin kalması için babama çok yalvarmıştı… Etme gitme bu çocuklar sefil olur. Bunlar bir daha geri dönmez. Dönemezler ben onları yanıma alır giderim ne olur izin ver demesine aldırmayan babam gözyaÅŸları içinde nasıl nereye götürürüz 10 nüfusu nerede karınlarını doyururuz neden anlamıyorsunuz. Ben ister miyim çocuklarımdan ayrılmayı… KardeÅŸim Hayri ile birlikte babam bizi bilmediÄŸimiz bir yere götürüp orada bulunan amcalara teslim etti. Babam aÄŸlayarak bize siz bir müddet burada kalacaksınız ben sizi gelip alacağım diye söylemesine raÄŸmen biz kanmadık… Babamızdan ayrılmak istemedik., Biz hıçkıra hıçkıra aÄŸlıyorduk… AÄŸabeyim Hayri iki kez adamların elinden kaçtı… Fakat yakalayıp yine yanımıza getirdiler. AÄŸabeyim aÄŸlayarak –Baba bizi bırakma… biz senden yemek ekmek istemeyiz ne olur bizi bırakma demesine raÄŸmen babam aÄŸlayarak elimizi bırakıp bizleri öpüp oradan ayrıldı. Bir daha ne babam bizi ne de biz babamı bulabildik veya görebildik.”
“… Çok geceler uyumadan önce tek düÅŸündüÄŸüm ÅŸuydu: SavaÅŸ nedir. Bizler niye ve neden babamızdan, annemizden ailemizden ayrıldık. Kim bunu istemiÅŸti. Bir savaÅŸ varmış da o bizi ayırmış istememiÅŸ annemizin, babamızın yanında olmamızı. Bu savaÅŸ ne zaman bize izin verecek ki biz de ailemize gidelim. Babam gelip bizi alacağını söyledi. Ona çok kereler rüyamda bizi almaya geldiÄŸini görüp sevinmiÅŸtim. Ama boÅŸuna beklediÄŸimi uzun yıllar sonra anladığımda belki de babam bu dünyada göç edip gitmiÅŸti. Anneme nedense kızamıyordum ama kendisine dargındım. Neden beni babamın ellerine bıraktı. Neden ve niye beni baÄŸrına basıp ben kızımdan ayrılmam demedi. Ben evden ayrılırken neden gelip beni yolcu etmedi ve bana Rahime seni bırakmayacağım alacağım diyerek bana söz vermedi. Yine anlamadığım niye kardeÅŸlerimi deÄŸil de beni ve aÄŸabeyimi gönderdiler de onları yanlarında tuttular. Geride 2 tane daha kardeÅŸim vardı. Ama onlar büyüktü. Onlar savaÅŸ denen kiÅŸiden kaçmayı baÅŸarırlar diye yanlarına aldıklarını babam bize söylemiÅŸti. Demek ki savaÅŸ çok kötü idi. Demek ki savaÅŸ çocukları sevmiyormuÅŸ.
Yıllar geçmesine ve yetimhanede kalanların bazılarının ailesinin çocuklarını almalarına raÄŸmen kendi anne babasının bir türlü gelmemesi karşısında Rahime Hanım’ın üzüntüleri artmıştı. Kendileri bir giriÅŸim yapma gereÄŸi duymuÅŸlar ve babalarına ulaÅŸacağı umuduyla bir mektup yazmışlar:
“Babam Mustafa’ya; Baba biz Diyarbakır’da yetimhanede duruyoruz. Bizleri gelip alacağınıza söz vermiÅŸtiniz, gelin bizi alın biz burada yetimhanedeyiz.”
Yıllar geçiyor fakat mektuba cevabın hiç gelmediÄŸi anlaşılıyor…
Ordu GümüÅŸhane’den çekilmektedir yetimhaneye verilmeyen çocukların durumu ise belki daha da kötüdür:
“Yolun sağında minicik yumruklarının tersi ile gözyaÅŸlarını silerek aÄŸlayan küçük çocuklar, yürüyemez hale gelmiÅŸ iniltilerle ve kundakları ile bırakılmış yüzlerce çocuk görülüyordu. Savaşın en acıklı sahneleri iÅŸte ÅŸimdi burada baÅŸlamıştı. Geriye çekilen kimi askerler acıma duygusu içinde bırakılmış kundaklardan bir tanesini alarak yollarına devam ediyorlardı…”
H. Yıldırım AÄŸanoÄŸlu’nun Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanların Makus Talihi: Göç adlı eserinden:
Doksan üç Harbi’nde Bulgaristan’ın göçe zorlanan Müslüman nüfusunun çektiÄŸi çileler, Avrupalı konsoloslar tarafından ve muhabirler tarafından ayrıntılı olarak kayıtlara geçirildi. Bu Kayıtlarda iÅŸgalci güçlerin vahÅŸi saldırılarının yanında Balkan kışının en soÄŸuk günlerinde, çoÄŸunlukla yiyecekten yoksun kaçmak zorunda kalan mültecilerin birçoÄŸunun soÄŸuktan dondoÄŸu veya açlıktan kırıldığından sürekli bahsedilmektedir.
”Tatar pazarcık yakınlarındaki tepelerde bir Alman tren yolu memuru 400 kadın, erkek ve çocuÄŸun soÄŸuktan donmuÅŸ vücutlarının yığılı olduÄŸu tepecikte, tek başına saÄŸ kalmış küçük bir kız çocuÄŸu buldu”Mültecilerin üzerinde kalan yetersiz giysiler bile saldırgan askerler tarafından gaspediliyordu. Raporları yazanlar sürekli olarak aralarında kadın ve çocukların da bulunduÄŸu çıplak mülteci kümelerinden söz ediyorlardı.
Tarihçi McCarthy ise Ölüm ve Sürgün kitabında Balkanlar, Kafkaslar, Anadolu’da son yüz elli yıllık dönemde olan Müslüman ölümleri konusunda Åžöyle demektedir:
‘İstatistikler yürek yakıcı kayıpları anlatmakta yetersiz kalırlar, ancak insanların çektiÄŸi çilenin büyüklüÄŸünü özetlemeye yarayan göstergelerdir. Milyonlarla belirlenen ölü sayıları, insanların algılamasını yanıltır. Tuhaf olmakla beraber, bir tek kiÅŸinin bile ölümünün detaylarını düÅŸünmek, duygusal olarak hepimizi, milyonların öldüÄŸünü bilmekten daha çok etkiler’ demektedir.
Kendi Medeniyet coÄŸrafyamızda bugün Arakan, Afganistan, Suriye, Irak, Somali, Yemen’deki çocuÄŸun yaÅŸamakta olduÄŸu dram ile dün Endülüs’te, Avrupa’da, Balkanlar’da, Kafkaslarda yaÅŸanılan dramlar ne kadar çok benzemektedir. Ölen, istismar edilen, kaybolan, yetimhaneye düÅŸen çocuklar o zaman da vardı ve halende varolmaya devam etmektedir. GümüÅŸhaneli Küçük Rahime’nin iç parçalan hikayesinini binlerce benzeri maalesef halen tekrar etmektedir. Yazılan bunca kitap, yazı, hamasi nutuk bir yana; medeniyet denen ÅŸey insanlığın bu çocuklara olan ÅŸefkat ve anlayışını pek artırmış görünmemektedir...