CORPORATE
- TÜM BAĞIŞLAR SAYFASI
- KURBAN FAALİYETLERİ
- ONLİNE SADAKA VER
- EĞİTİM FAALİYETLERİ
- RAMAZAN FAALİYETLERİ
- KIŞ YARDIMLARI
- AFRİKA EKMEK YARDIMI
- AFRİKA SU KUYUSU
- ARAKAN KAMPLARI SUKUYUSU
- AFRİKA YEMEK YARDIMI
- MARKET KARTI YARDIMI
- AFRİKA ÇOCUK SEVİNDİRME
- ÇOCUKLAR MUTLU OLSUN
- AFRİKA SÜT KEÇİSİ
- PROJELER
- FAALİYETLERİMİZ

KASIM KAPLAN Yazarın Tüm Yazıları
Kasım KAPLAN 11.04.1956. Son Çıkan Çağdaş Pendname / Rubailer 1 kitabına ulaşmak için tıklayınız. Erzurum’da doğdu. İlk, orta ve Lise eğitimini Erzurum’da tamamladı. Edebiyata ilgisi lise sıralarında gün yüzüne çıktı. Edebiya...
Her nimet bir ikramdır ve Rabbimizin bir ihsanıdır. “Size ulaşan her nimet Allah’tandır.”(Nahl 53)
Rabbimizin verdiği bütün nimetler, organlar emanet olarak vermiştir, zamanı dolunca tekrar Ona döndürülecektir. Bir ayet i kerimede Rabbimiz, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. (Bakara 156) Bu verdiği emanetleri geri alması demektir.
Emanetlerinde kullanımı, hatta nasıl kullanılacağı da emanet edenin iznine ve talimatıyla kayıtlıdır.
Rabbimizin istediği yerlerde ve istediği şekilde kullanma şartı vardır.
Kullara da bunun karşılığı olarak verilen nimetlerin şükrünü eda etmek, zekâtını vermek ve belki her kullandığımızda nimeti vereni hatırlamak ve ona minnet duymaktır. Bunu ihmal etmek emanetin sahibine en azından saygısızlıktır.
‘Mülk kavramı, zât-ı ilâhiyyeye atfen kullanıldığında O’nun tasarrufunda yer alan duyular âlemindeki bütün varlıkları ifade eder.’(İslam Ans.)
Yani var olan her şey Ona aittir ve yarattığı her şeyi de insana musahhar kılmıştır, onun hizmetine vermiştir. Koruyup kullanması için emanet edilmiştir.
Şaşkın kul ise kendisine verilen bütün bu emanetlerin gerçek sahibini unuturda kendi malı ve mülkü sayarda, o nimetleri sahibinin istediği şekilde değil de kendi nefsinin istediği şekilde kullanır ve işte bu gerçek manada nimetin sahibine yani emanete hıyanettir. Bu da münafıklığın alametlerinden biridir.
Rabbimiz bizleri verilen emanetleri yerli yerince kullanan ve şükrünü eda eden kullarından eylesin.
[22:05, 08.01.2022] Kyyg Kasım Kaplan Bedir Derneği: Sorgulamanın sözlükte suç niteliğinde bulunan bir sorun üzerine ilgili bulunanlara sorular sormak anlamı vardır. Aslında hep menfi anlamda kullanılan sorgulamanın birde müspet yönü vardır ki akıllı ve düşünen insanların yaptığı budur.
Sorgulamanın sonucu takdir de olabilir, tenkit de olabilir. İyi niyetle yapıldığı müddetçe neticesi hem bilginin pekişmesi, hem imanın kuvvetlenmesine sebep olur. Hz. İbrahim Rabbimizi sorgulayarak bulmuştu.
Hz. İbrahim’in kıssası nerdeyse tamamen bir sorgulama sürecini anlatıyor, güneşin battığını görüyor sorgulayarak öyleyse bu Rabbim olamaz diyor. Gene ‘ölüyü nasıl dirilttiğini’ de sorması kalbi itminan için bir sorgulamadır.
Allah bu kıssaları boşa anlatmıyor? Bize, aslında sorgulayarak gerçeklere ulaşılacağını öğretiyor.
Akıllı insan sorgular ve neticesine göre yanlışları eleştirir ama bunu usulüne göre ve merak eder sorgular ve araştırarak eleştirir.
Ama bunu yapmak isteyen kişi için ilk muhatap nefsidir. Nefsini sorgulayamayan veya tenkit edemeyen bir kişilik bunun ilk adımını bile atamamıştır. Yani sorgulama ve eleştirini ilk basamağı nefsidir, bunu yapamayan kimse ikinci adımı atıp başkalarını sorgulamak ve eleştirmek hakkını kaybeder.
Gene de hataya düşenler toplumda kabul görmez, yapıcı olamaz, tam aksine kapı girişinde bile yer bulamayabilirler.
Sorgulama ve eleştiri iyi niyetle ve yapıcı olursa faydalı olur değilse insanların kusurlarını araştırmak ve yüzüne vurmak gibi Rabbimizin istemediği bir tutum sergilemiş olur. Kaldı ki kişi önce iyice araştıracak sonrada yapıcı olmak niyetiyle tutum ve davranışları eleştirecektir, yoksa kişiliğini değil…
Kişi bu tür tarafsız ve acımasız sorguyu önce nefsine yapmalı ve bulduğu kusurları da ‘nefsini temize çıkarmadan’ bir an önce düzeltmek için gayret etmelidir yoksa Rabbimizin üzücü hitabına hedef olur.
“…Kendinizi temize çıkarmayın..” (Necm 32)
“Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır!...” (Nisa Suresi 49).
O halde kişi nefsini temize asla çıkarmayacak ve ona asla güvenmeyecektir. Çünkü nefis en büyük düşmanımızdır ve daima kötülüğü emreder.
Bakınız Rabbimiz iffetin timsali Yusuf a.s ı nasıl konuşturuyor.
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. “ (Yusuf 53)
Bir peygamber bunu derse sıradan insanlar nasıl düşünecek. Kaldı ki çok sayıda velayet mertebesine yükselmiş kişi sırf nefislerine güvendikleri için yoldan çıkmış nefislerine mağlup olmuşlardır.
O zaman bize düşen, her an tetikte yaşamak, peygamberlerin bile çekindiği o en tehlikeli düşman, nefsimizin her an fırsat kolladığını unutmamamız gereklidir. Nefsimizin nefesini ensemizde hissedeceğiz.
Rabbimiz bizleri nefsini bilen tanıyan ve ona mağlup olmayan Salih kullarından eylesin.